Öyle aklıma geldi. Yerli polisiye romanlarında bazen aşırıya kaçan mantık hataları ve özensizlikler olabiliyor. Tabi ki bu durum tamamen ülkemiz emniyet ve adliye yapılanmasını bilmemekten kaynaklı. Yolculuk halindeki can sıkıntısından dolayı aklıma gelen bazı anektodları sıralamak istedim. Çok fazla beklentiniz olmasın. Adı üzerinde, öyle minik tavsiyeler işte.

  • Öncelikle bilmenizi isterim ki, polisiye vakalar açısından bir hırsızı yakalamak, bir katili yakalamaktan her zaman daha zordur. Çünkü hırsızlık bir çeşit meslektir ve en ince kuralı arkada delil bırakmamak ve yakalanmamaktır. Ülkemizde ise genelde cinayetler anlık sinir boşalmaları sonucu işlenmekte. Tasarlanmamış cinayetlerde geride bir ton delil kalır. Tabi bu pratik bir nokta; kurgunuzda buna takılmanıza gerek yok 🙂 Ama yerinizde olsam tecrübeli bir hırsızdan bir roman kahramanı yapardım.
  • Bütün adli olaylara mutlaka olay yeri inceleme ekibi gider. En basit hırsızlıkta bile. İlla cinayet veya büyük bir soygun olması şart değildir. En büyük araştırma parmak izidir. Ama parmak izinin yanı sıra ayakkabı izi, tekerlek izi, diş izi ve hatta kulak izi bile alınabilir. Kılı, tüyü, tükürüğü saymama gerek yok sanırım. Gerçek bir vaka olarak Bursa’da kulak izinden bir cinayet çözülmüştür mesela. Katilin en büyük hatası, cinayet öncesi kapıya kulağını dayayıp içeriyi dinlemeye çalışması. Tam Türk işi anlayacağınız. (Bari bardak kullansaydı değil mi?)
  • Türkiye parmak izi arşivi ve eşletirmesi konusunda çoğu Avrupa ülkesinden çok çok öndedir. Evet, yanlış duymadınız. Parmak izlerinde 20 civarı karşılaştırma noktası bulunur.
    Parmak izi eşletirmesi için birçok ülke 5 benzerlik veya 7 benzerlikte eşleşme verirken, Türkiye’de bu sayı 9’dur. Yani daha garanticidir bizimkiler. Ayrıca esaslı bir parmak izi arşivi vardır. Mesela pasaport alan herkesin parmak izi alınır ve arşive konulur. Buradan hareketle, pasaportla yurtdışına gidip gelmiş bir karakterin parmak izi arşivinde kaydının olmadığını yazarsanız mantık hatasına düşersiniz.
  • “Türkiye’de seri katil yoktur” cümlesine inanmayın. Bizim de kaliteli ve milli seri katillerimiz olmuştur. Şimdi detaylı girmek istemiyorum konuya ama Kayseri’de bile avcı lakaplı bir seri katil çıkmış, onlarca kişiyi öldürmüş ve uzun bir süre yakalanamamıştır. Bu yüzden seri katil kurgusunu klişe olarak görmeyin. Basın gaza gitsin.
  • Kayıp şahısları dikkate alın. Unutmayın ki her kayıp şahıs, gerçek bir profesyonel cinayetin maktul adayıdır. Cinayet kusursuzca işlenip, ceset iyi bir yere saklanmış olabilir ve halen bulunamamıştır. Ülkemizdeki kayıp oranının yüksek olmasını ben buna bağlıyorum. (Temel’in kablosuz internet fıkrasına benzedi ama neyse)
  • Bulunamayan cesetler demişken, cesetleri baraja atmak milli hastalığımızdır. Her yıl baraj suları çekildiğinde, birçok barajdan üçer beşer cesetler çıkar. Av mevsimine benzer ceset mevsimi metaforu buraya uyar sanırım. Bunu bence mutlaka kurgunuzda değerlendirin.
  • Orta ölçekli şehirlerin cinayet bürolarında genelde bir rütbeli bulunur ve rütbesi komiser ve başkomiserdir. Yani her olaya koşan, adam kovalayıp yakalayan kişiler emektar polis memurlarıdır. Behzat Ç ve Arka Sokaklar gibi bütün çalışanların rütbeli olduğu bürolar tam bir saçmalıktır. Kıdemli ve tecrübeli memurlar birçok rütbeliden daha iyi iş bilirler. Çünkü hayatları sahada ve sokakta geçmiştir. Yerinizde olsam olayları çözen kahramanımı rütbeli yerine bir polis memuru yapardım.
  • Polis teşkilatında asla “büro müdürü” olmaz. Büronun en yetkili üstü emniyet amiri olur. Büro amirliği görevi de komiser yardımcısı, komiser, başkomiser ve emniyet amiri rütbeleriyle yerine getirilir. Müdür ise ancak şube veya ilçe müdürü veya yardımcısı olur. Yeri gelmişken, üst rütbeler alt rütbelerin işlerini yapamazlar. Yani bir müdür, büro amirliği yapamaz. Ama alt rütbeler bütün üst makamlara vekaleten bakabilirler. Uç bir örnekle, bir polis memuru herhangi bir rütbeli yoksa il emniyet müdürlüğü bile yapabilir.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Zaman içerisinde güncelleme yaparım mutlaka. Umarım sıkmamış ve faydalı örnekler vermişimdir.

Sağlıcakla.

Kategoriler: Atölye